1.
Elif, lam, mim…
Ey Tanrı, kanlı yeryüzü için,
Hangi şiiri yazayım
Cennet de cehennem
Araf, bu dünyadadır.
Bazen bir bataklık acıtan
Kötülüğü yaratan insan
Hissettikleriniz dışında
Kapanır demir kapılar
Açılır gerçeğin sayfaları
Irmaklar akar boşlukta
Kızgın ahret soruları,
Eskir üşüyen ayetler
İnançlardır yetişilemeyen
Aşk hariç sorgulanırlar
Unutmak anımsamamaktır
Adsız sevgilim köklerim nerede
Hoyrat duruşlarım benim
Anılar anılarımızın arasında
Keşifler kentinden geliyorum
Hüzün ve çamur semtlerinden
Geliyorum kendimden
Senden geliyorum
Acıtan ne varsa her şeyde kalbimi
Bir eşya gibi hissediyorum
Kırılmış bir çağda kendimi
Buzullar arasında sümbül kokuları
Olur mu sarhoş gece yarısı
Yazılmış kötü şiirler gibi
Beni teselli eden
Sadece tutkulu aşk acıları
Boz günlerin esmer süreminde
Çimenlerin ıslak özgürlüğü
Postalların altına yapışıyor
Armalar, aptallıklar, rozetler
Taşıyor insanlar yakalarında
Kollarında eğilip bükülmeyi
Hafızasız gelgitlerde çaresizlik
Kazıyorum yeniden kare köklerimi
Bir lambanın cılız ısısında
Pır pır aşklar arıyorum budalaca
Aşk ihanet ediyor sevgilim
İyi olan bütün aşıklara
Uç verirken aniden ölüm kemikler gibi
Yazboz tahtasına dönen buruk hayatlarımızda
Şimdi hiçbir Akdeniz’e sığdıramıyorum güzellikleri
Ellerimizden uçuveren gençlik arzularımız
Bildiğimiz miskin eşiklerin üzerinden
Yazıtları inkar ederek atladığımız
Tomurcuk almayı unuttuğumuz ceplerimize
Otlarla arıtılmış şu doğada
Su vermediğimiz yorgun ağaçlara
Oldu mu, vermedik mi sevgilim
Yaprakların ağlayan sonbahar hışırtısında
Yeryüzü ayinlerine katılmıştık gün batımlarında
Oysa kamyon kasalarına sığdırılmış pamuk işçileri gibi
Yaşamın yanıbaşında görüp
Göreceğimiz sadece bir trajediydi
Büyülü reklam panoları
Yazı masalarının ince nezaketi
Bitecek ışıklı hayat
Bir bıçak gibi ucu sivri
Yüzeyimizde ne varsa,
Ne var,
Derinliğimizde kutsal mı sanki
Yaşadığımız bütün acılar
Hayvanların masum sıcaklığı
Zalim dünyanın bütün coğrafyaları
Sevişmek hariç şu yeryüzü
Gökyüzünden bir insanat bahçesi
Kasabalardaki tutkusuz manastırlar
Düşlerimizde de yakılmalı
Şimdi alacakaranlıkta kurbanlar
Yaratmak için vahşetin şifresini
Sırayla adak edildiler, nedense,
Buraların insanı az, tanrısı çoktu
Kalp yaraları çerçevelenip
Sadece bakılmak içindi bu asırda
Taşıdı üzüntü bulutlarını kuraklık
Bütün dualarda soytarı sahtelik
Utanmaz es- es sıcaklığında
Gömülü bir hazineydi aşk
Hayat soğuktu yirminci asırda
2.
Söyleyin bizim yazgımız
İlk aşkımız nerede
Günlerimiz birdirbirdi
Çocukluğumuz kaldı geride
Aşınmış kalpler:
Gönye, pergel, silgi
Solgun ilkokul sıralarında
Kulaklarımız çekilmişti
Yağmur gibi geliyorum üstünüze
Söyleyin her şeyin,
Gidenin sonranın sonrasına,
Varsaydı insan,
Bir kaşif olurdu
Hayatı yeniden arayan
Söyleyin ey,
Tanrı sesleri, kilise çanları
Ayaklarınızın altında bir karıncanın
Ezilişi kadar gerçek miydi
Antik kentlerde gömülmüş gizem
Elimizde düşlerimizden kalma şekerleme
Göğsümüzde buruşmuş nergis demeti
Aradığımız neydi
Bildiklerimizi unuttuk
Alevler kucağımızda
Her şey yeni bir idam yöntemi mi
Şöminedeki ateş
Bir ışık huzmesinde
Gidebilmek bu dünyadan
Ah bir duvar yazısı geçmiş
Çocuksu gösterilerle avuttuğumuz
Yalanlar gibi ah aşksız
Zavallı, sevgili hayatlarımız
Şimdi bir esinti arıyorum
Kötü yüzler, eksik başlar
Öksüz kalmış bir yanardağ
Kendimle sevişiyor bedenim
İşte sonuç, vahşi bir şeyim
Koşmak istiyorum sonsuz
Şimşekler doldurup kesekağıdıma
Düşünün ormanların güzelliğini
Soruyorum hey
Ne bırakıyoruz ardımızda
O şehir artık küflenmiştir
Kardeşlerim ağlıyorum
Hayatın kenarı bile acıyor
Dostlarım bir yasemen
Kaldırımlarda kardır çürüyen
Üşüyor seher vakti insan
Kalbim çağrılı ölüyorum
Şiirler, şairler, şiir yazıcıları
Namık kendim hey Tuğrul
Mehmet, Nevzat
Önder, Ahmet Telli
Vicdan her şeye sestir
Haftalık kelebek ömrü
Dokunaklı bir tutku
Ağustos böcekleri yalancı
Kısa yaşayan insandır aslen
Kim bilir paylaştığımız vadi,
Belleğimiz sanki kuş
Kanatların çırpınışı
Anımsamamak unutmaktır
Yalancıyız sevgilim
Neyi anımsar bu toprak
Her şey aslında çok acı
3.
Durun biraz salaklaşın,
Bir şey var anlatmadığım
Galiba inanlık hali
Kendisiyle sakıncalı
Tutkulu başkaldırılar
Umutsuz geleceğin mutsuz dilencisi
Tütün kokan ellerimde sakladığım küfürname
En çok eşkıya ruhumun müjdecisi
Devrik bir cümle tadında
Teneke çalıyorum gece yarıları
İşte ağlarına takıldım
Takıldık sonunda vahşi hayatın
Bir Yahudi çarşısında sözcükler
Kırmızı ve masum,
Topluyoruz kalbimizde çalıntı
Kara bir tül ardından bakarken dünyaya
Düşünün çocuklar için avuçlarımda
Mavi bir gök biriktirdim andaçlarımda
Sakladığım umutlu efsaneler
Kötülük avcısı, bekliyorum pusuda
Ne yazık bu görkemli yerküre
Yüzlerce yalancının elinde
Batıyor deniz kestaneleri tabularımız
Yarattığımız bütün güzelliklere
Ey insan,
Kötüsün.
Bir düşkün,
Önce doğan sonra
Sokaklarda terk edilen ölüm
Artık mezar taşlarında bile rafa
Kaldırdığımız titrek yalnızlık hali
Kan bedenden çekilirken
Ne çok acıttı bu asır
Aşkı, çocukları
Duyuyorum, görüyorum, yürüyorum;
Çırılçıplak bir nehrin ortasında
Bir başıma yüzüyorum
İnan anlatamıyorum anlaşılmayı kendime,
Hiçbir şeyi, palyaçoyum sevgilim
Oysa bütün zamanlarında
Aşk vardı kalbimin
Zamanlarında bütün ömrümün
Bir insanla çoğalmak
Tutmak ellerini
Öpmek okşamak
Resimlerin sararmış içinde
Dünyayı kurtarmaktı belki de
Oysa şimdi zaptedemiyorum
İskele başındaki gemilerimi
Caddelerin bile gürültüye ihaneti
Bu yüzden miydi,
Aşk,
İşte bu yüzden mi eskitendi
Haydi başlarınızı kaldırın
Görün, bizim palyaçolar ağlar
Biliyorum sağnaktan ıslanmış
Kederlidir bazen, bütün kaldırımlar
Şimdi ılık bir yağmur damlası gözlerimizde
Durgun ve körleşen bakışlar eşliğinde
Tören kıtasının önünden geçiyorum
Karışıyorum basiretsiz bir kalabalığa
Önce gülüyorum sessiz
İnsan, aşk
Ölüm ve yitiş
Hiçliğin üstünlüğü için
Çoşkuyla ağlıyorum sonsuz
Çocuk hallerimiz
Çocuk ellerimiz
Ne çok güzel
Sadece bir ışık huzmesinde mülksüz
Geçip gitmek bu cevapsız dünyadan
Ne güzel
Hey aşk için,
Durmayın şarap için,
Hayatın anlamı
Anlamsızlığı için,
Alevli gözyaşlarınızı
Gökyüzü pınarından için
4.
Bakıyorum dışarıda pus
Biriktirmiş sonbahar
Kırık dökük bir pusula elimde
Düşünmek ile düşünmemek arasında
Çok püsküllü bir hüzünde
Topluyorum kendimi
5.
Vicdanınız hayatınızdır
Bütün akşamüstleri ve kalbimiz
Büyür vahşi deniz kıyılarında
Ömürlerimiz kanatlanarak geçti
Sanki bir kuş uçuverdi
Acıağaçlar gibi köklerini,
Sonsuzluğa salmış pulsuz zaman
Eskiyen eriyen kanamış
Yüzlerin enkazları altından,
İnsanın insanca aforoz edildiği
Alabora olmuş dünyada
Yaşasın bitiyor yirminci asır
Kocaman ağıtlar eşliğinde
Esen kırmızı rüzgarlarla
Ömrüm yeryüzü bahçelerinde
Kederli bir yaz
Kalbim imkansız,
Hissetmemeye dayanamaz
Akvaryumlardaki ahali
Ben şair
Biz, kimsiniz
Su,
Bu deniz
Bu toprak
Bu dünya,
Şu yeşil bahçeler
Eşsiz okyanuslar
Kalıyor, kalıyor burada
Çok şükür öğrendim
İnsan geçicidir,
Yaşamak fesleğen kokusu
Güzel bir hiçlik aslında
Sinendir avuçlarımıza,
Anlayanlar anlar beni,
Nöbet tuttum, yenildim
Usanmadan hayat kapılarında
Ömrüm şu yeryüzü bahçelerinde
Kederli bir yaz
Kalbim imkansızı,
Hissetmemeye dayanamaz
Beklemeyin, iki kere iki
Anladım yeryüzünden
Kuşku duyup geçenleri
Dört etmez hayatlarımızda,
Yaşamak yine elde var sıfır
Çocukken ezberleyemediğimiz kerat cetveli
Hükümlü bir sözcük oluyor dudaklarımızda
Kimsiniz ey
Kimiz,
Bu gemi
Bu dalgalı karmaşık deniz
Dibinde yosunlar
Bütün kötülükler
Uzaktaki balıkçı tekneleri
Savaşlar, kan, acı
Aşksız bırakışımız güzelim aşkı
Sonra çok bilmişliğimiz
Bu gökkubbenin altında:
İşte parlayan yıldız,
Tanrınıza çıkan yollar
Söyleyin hey
Her şeyi nasıl bilebiliriz
Ömrüm yeryüzü bahçelerinde
Kederli bir yaz,
Kalbim imkansız
Hissetmemeye dayanamaz
6.
Ben şair
İnsanı çok sevdim, en çoğundan
Aşka aşık oldum
Dinledim bir zaman çalıbülbüllerini
Elimde ağlayan kırmızı güllerle
Beklediğim oldu sevgililerimi
Bir yanda güneş
Fotoğrafa terk ederken kendisini
Ay doğuyordu tepede, onu da gördüm
Şarap içtim sarhoş dağlarla
Avuçlarıma hapsettim gökyüzünü
Ben şair,
Siz mülk sahipleri
Mesela hiç
Denizde seviştiniz mi
Martılarım oldu siren
Sesli eylüllerim
İnsanı insana ağlatan
Zorbalıklarım oldu benim
Yaralandı her şeyim:
Utandım, incindim
Ölmüş arkadaşlarım,
Tutkulu acılarım tutsaktı
Görüş günlerim kartpostal
Ben şair
Ömrüm yeryüzü bahçelerinde
Kederli bir yaz
Kalbim imkansızı
Hissetmemeye dayanamaz
7.
Sokak çocuklarının gözyaşları
Gibi yanıp sönen ateş böcekleri
Sezgiler,
Aşk,
Yağmur,
Kış, kıyamet, kar
İşte bir sonbahar,
Hüznüydüm kapınızda
Yeminle geldim
Dayandım
Açmadınız,
Kanatlanarak geçti gönüllerimizde
Budanmış yaralı zamanlarımızda
8.
Ben şair,
Aşkta aldatıldığım oldu
Yenildiğim kavgalarda
Bıkmadım, yürüdüm, inandım,
Hiç terk etmedim ölümü
Ben şair,
İnsanı sevmeye dair,
Ne bulursam yaşadım…
Sarılmadım insansız dallara
Unutmadım düşünmeyi ölü kardeşlerimi
İstemedim boyuma göre dolaptan
Kullanılmış bir hayat seçmeyi
Ben şair,
Dedim, hayatı sevmeye dair:
Çoğalsın ellerimiz
Yenilsin yalnızlık
Kahkahalar yayılsın
Her yanımız çocukluk
Ben şair, anladım:
Ömürlerimiz yeryüzü bahçelerinde
Sadece kederli bir yazdır
Kalplerimiz hissetmedikçe
İmkansız, dayanılmazdır
[/vc_column_text][brando_separator brando_height="30px"][brando_button button_style="style1" brando_button_preview_image="style1" button_type="medium" margin_setting="1" desktop_margin="margin-0auto" ipad_margin="sm-margin-0auto" mobile_margin="xs-margin-0auto" button_text="url:http%3A%2F%2Funalersozlu.com%2Fsiirler%2F|title:T%C3%BCm%20%C5%9Eiirler||"][/vc_column][/vc_row]